Leyla ile Mecnun fenomeni yaratmasından ötürü geniş halk kesiminin daha çok dizi yönetmeni olarak tanıması sinema anlayışına pek ters gelse de, farketmez zira Leyla ile Mecnun ki artık iyiden iyiye Türk dizi tarihinin en iyileri arasında anılan ve kült statüsünü bileğinin hakkıyla kazanmış bir yapımdı. Hele hele mizahın esas amacı olarak muktedirlere onların ne mal olduğunu göstermesi ile Hacıvat Karagöz’ün de başına geldiği varsayılan sona götürmüş ve arkasında baya bir patırtıyla ekra
nlara veda etmişti. Dizinin üstüne daha çok dizinin kaymağının yemek için bir nevi Leyla the band grubuna Pr çalışması denilebilecek Ben de özledim dizisi geldi ama hiç bir zaman L&M’un yerini tutmadı tabi.
Filmden bahsetmeden önce birazcık L&M ekibinden bahsetmek gerek. Zira Onur Ünlü’yü bilen bilir, bu diziye indirgemek yanlış olur ama Serkan Keskin olsun Osman Sonant olsun Ali atay olsun yıllardır dizi-film-tiyatro camiasında boy göstermelerine karşın geniş halk kesimlerince tanınmalarını L&M ile yapmışlar ve son yılların en verimli ekibi ortaya çıkmış oldu. Bu on parmağında on marifet genç oyuncuları ve başlarında ki yaşlı kurt Ünlü ile çekecekleri daha nice film-dizi şimdiden takipçilerinin iştahını kabartıyor.
Filmden bahsedelim biraz. Camisinde işlenen cinayet sonrası adaletin ağır işlemesinden dolayı kendi adaletini yaratmaya çalışan, imam kalıplarının hepsini yıkarcasına tamamen anarşist bir imam potresiyle karşımızda Selman Bulut beliriyor. İncirlikte tabur imamlığı yapmış, eski boksör, antropoloji mastırlı, satranç oynayan,konsere çıkacak kadar çok iyi bağlama çalan yani kafamızda klişeleşmiş imam yapısının tamamen dışında ayrıksı bir karakter. Hal böyle olunca içinden çıkılması güç durumlar Selman Bulut’un karakteristiğinden dolayı daha bir sarpa sarıyor.Kendi deyimiyle Muaviyenin imamı değil. Kendi camisinde yaşanan cinayet sonrası oldukça girift bir hikayenin içine dalan Selman Bulut en ufak detaylardan bile sonuça gidebilecek kadar aslında sherlockvari bir çalışma yürütüyor.Öyleki hikaye içinde hikaye içinde hikaye ekrana oldukça fazla detay çıkarması bir noktada insanı sıkabiliyor. iki saatlik süresi de bazen hikayeyi takip etme anlamında sabrı zorlayabiliyor. Ama genel olarak bakıldığında filmin belkide tek olumsuz yanı. Onun dışında konu edindiği bütün tabularıyla, Serkan Keskin başta olmak üzere bütün oyuncularıyla, müzikleriyle, mekanlarıyla her saniyesi dolu dolu bir film.
Selman Bulut üstüne biraz düşünülmeli. Aslında belki ekranda gördüğümüz şekilde muktedirlerin inanışlarına bağlı kalmadan sadece Allah’ına ve aklın üstünlüğüne kendini adamış bir imam ilk başta düşünüldüğünde normal sayılmalıydı. Ama ülkemizdeki Diyanet ekseninde yaratılan devlet dininin getirdiği bir sonuç olarak bunların dışında daha çok memur görevi gören imamlar yüzünden Selman Bulut da bahsettiğimiz her ayrıntı bize o kadar yabancı geliyor ki, bu durum başlı başına zaten bir film-kitap-tez konusu. Bundan önce The İmam filmiyle biraz da olsa ayrıksı imam portresi çizilmeye çalışılmıştı ama genel anlamda etkisiyliğiyle pek de gündeme gelmemişti. İtirazım var ile daha vizyona çıkmadan 18 yaş yasağı ile gündeme bomba gibi düşmüş ve bütün yaratacağı tartışma ortamını başlatmış bulundular. Bu ülkede yüzyıllardır tabu olarak görülen dinin eleştirilimemesi durumu halen devam etmekte. İtirazım var bu kısır döngüye ne kadar hizmet edeer bilinmez ama sinemasal anlamda son dönemlerin en iyilerinden belki hatta en iyisi denilebilecek bir yapım İTİRAZIM VAR. 18 yaş yasağı ile aslından bazıların rahatına çomak sokmuş olduğunu çok iyi anlıyoruz.Öyleki perdede görülen hiçbir şey akşamları ana haber bültenlerinde görülenlerden fazla değil.Eger buna verilen yasak dogru kabul edilirse o haber bültenleri en az 35 yaş sınırı olmalı çok net.
İtirazım var yediden yetmişe herkesin görmesi gereken ve üstüne düşünmesi gereken bir film. İyi filmler için denilir “başladığı zaman değil bittiği zaman başlayan filmler diye”. İste İtirazım var da böyle bir film, ekran kararıp ışıklar açıldığı zaman insanın kafasında tekrar başlamalı. Bu izlediğim neydi, ne anlatıyordu soruları yanıp sönmeli. Bu soruları sorduruyorsa film, sinemanın sanatsal amacına ulaşmıştır demektir. Belki düşünmenize yarar filmde geçen oldukça düşündüren aforizmalar da şöyle;
–komşusu açken tok yatmamak için zengin mahallesinde oturmak
–insan sadece suçluyken kaçmaz. bazen suçlandığın için de kaçarsın. ama bir kere kaçmaya başladıysan, bir şeyleri de muhakkak kaçırırsın elinden.: bazen gençliğini kaçırırsın, bazen geleceğini, bazen de aklını
oysa hakikat akılla ya da başka bir şeyle kavranılmaz; hakikatin ancak parçası olunur. bunun için kurtul: geçmişinden… geleceğinden… aklından… kainatta ne varsa şu anda oluyor görmüyor musun? sadece burada, sadece şimdi. gözlerini kapa, kalbini aç, aklını da bırak gitsin… akıl dediğin şey, kafanda koca bir ağırlıktan başka ne ki?
–verdiğiniz şey canınızı yakmadıkca vermiş sayılmazsınız
–Gece aç yatıp, sabah kılıç kuşanmayanın aklından şaşarım
–Hükümette tanığım olsa, kredi almaktan neden utanayım
–Bu fıkıh Ali’yi hançerleyenlerin fıkıhıdır
–Boks insanı insana döve döve anlatma sanatıdır
–Günahla irtibatı kesilen insan kemale eremez
— Supermen: keşke herkes senin gibi olsa imam, o zaman hiç günah işlenmezdi.
Selman bulut: yanlış, o zaman insanlık bu hale gelmezdi. günah işlenmese medeniyet ilerlemezdi.