Dijital Platformlar Rehberi 5 – Bu hafta Ne İzledim?

Doğu (Blutv)

Doğu Demirkol’un kendi hayatından esinlenerek yarattığı yeni dizisi Doğu’yu uzun zamandır merakla bekliyordum. Seveni kadar sevmeyeni de çok olan Doğu Demirkol bana kalırsa genç standup’çılar arasında şu an da en iyilerinden biri diyebilirim. Tabi yaptığı iş bakımından direkt Cem Yılmaz ile karşılaştırılması ilk bakışta doğal gözükse de sahip oldukları mizah anlayışları bakımında tamamen farklı iki komedyen olduklarından karşılaştırılmaları son derece gereksiz bence. Sadece Doğu değil diğer yeni standup’çıların tamamının karşılaştığı bir durum aslında bu. Cem Yılmaz tartışmasız modern komedi sanatının kesinlikle en başarılı örneği ama yeni komedyenler için aşılması gereken bir çıtaymış gibi görünmesi yeni çıkan komedyenler için maalesef haksız bir rekabet sunuyor. Diziye gelecek olursak uzatmalı okulundan mezun olmaya çalışan, ailesinin ve arkadaşlarının karşı çıkmasına rağmen komedyen olmaya çalışan Doğu’nun girdiği komik durumları izliyoruz. Dizideki genel hikaye akışı, gösterilerinden ve söyleşilerinden aşina olanların bileceği konuların tekrarı şeklinde ilerliyor.  Eğer daha önce onu bir yerlerde izlemişseniz dizide anlatılanlar bir nevi tekrarmış gibi gözükebilir. Yapılan şakalar anlamında da maalesef yeni bir şey söylemiyor. Tabi tek farkı karakterlerin oyunculuklar ile yansıtılıyor olması. Doğu dışındaki tüm profesyonel oyuncuların karakterlerini yansıtma konusunda başarılı olduğunu söyleyebilirim, lakin Doğu Demirkol’un daha önceki film ve dizilerinde de gördüğümüz abartılı ve inandırıcılıktan uzak oyunculuğu (Ahlat Ağacı dışında) izlemeyi zorlaştırıyor diyebilirim.

Bir Yeraltı Sit-com’u (Exxen)

Doğu Demirkol gibi bir başka popüler komedyen Hasan Can Kaya da kendi hayatından izler taşıyan yeni dizisi ile seyirciyle buluştu. Youtube’da Konuşanlar adlı programıyla geniş kitlelerce tanınan Hasan Can Kaya, bu popülaritesinin bir sonucu olarak programını yeni açılan Exxen’e taşımış ve programının tüm eski bölümlerini youtube’dan kaldırmasıyla çokça eleştiri almıştı. Exxen platformunun reklamını yaptığı çoğu sükseli yapımın beklenen beğeniyi almadığı ve platformdaki en fazla izlenen içeriğinin Konuşanlar olduğu biliniyor. Platformun sahibi Acun Ilıcalı da bu ilgiden daha fazla nasiplenmek için hemen dizi projesine kolları sıvamıştı. İlk iki bölümü görücüye çıkan dizi maalesef beklediğimden hayli uzak bir kalitede olduğunu gördüm. Ana akım medyanın kısıtlayıcı kurallarının henüz nüfuz etmediği youtube’da hazır cevap üzerine kurduğu kendi mizah dili ile geniş kitlelerin beğenisini kazanan Hasan Can Kaya maalesef bu mizah dilini diziye aktaramamış ve isminden hareketle klasik sit-com klişelerinin bir eleştirisi olacağını zannederken tamamen bu klişelerin içine gömülmüş, abartılı oyunculuklar, oturmamış karakterler, sakil duran şakalarla bezenmiş bir yapım olarak izlemekte zorluk çektim desem yalan söylemiş olmam. Sonraki bölümler için de herhangi bir izleme hevesi de uyandırmadı maalesef. 

My Octopus Teacher (Netflix)

Yakın zamanda izlediğim en ilginç belgesellerden biri My Octopus Teacher. Yönetmen Craig Foster sinema sektöründe geçirdiği yıllarda çalışma temposunun ağır tükenmişliği ile Güney Afrika’daki evinde bir nevi inzivaya çekilmiş iken, kendi ruhunu toparlamak için rehabilitasyonvari şekilde su altı dalış hobisine yönelmişken, kendi öz farkındalığını başka bir boyuta taşıyacak bir ahtapotla karşılaşması ve zamanla güvenini kazanarak arkadaşlık kurması üzerine kurulu oldukça dokunaklı ve bir o kadar görsel anlamda etkileyici bir belgesel. Özellikle pandemi zamanı daha da iyi anladığımız, insanın doğaya hükmedemeyeceği gerçeğini bu kadar naif bir şekilde anlatan, insanın doğayla savaşını kazandığında tüm canlılar olarak kaybedeceğimiz oluşunu bir insanla ahtapot arkadaşlığı üzerinden anlatması belgeselin ilginç ve bir o kadar da dramatik bir anlatıya sahip olmasını sağlıyor. Bu yılki oscarlarda en iyi belgesel kategorisinde  en iyi belgesel için yarışacak yapımı kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. 

Tales From The Loop (Amazon)

İsveçli sanatçı  Simon Stålenhag’ın fütüristik çizimlerinden uyarlanan bilimkurgu dizisi Tales From The Loop ev sahipliği yaptığı alternatif bilim kurgu evreninde gizemli ve melankolik olaylara odaklanıyor. Evrenin sırlarını ve gizli kalmış gerçekleri çözmek için kurulmuş yer altına kurulmuş The Loop isimli makinenin küçük kasabadaki insanların hayatlarına etkilerini konu alan dizi, sahip olduğu bilim kurgu öğelerinin dışında görsel anlamda oldukça doyurucu sinematografisi ve dramatik altyapısı sayesinde oldukça melankolik bir seyirlik sunuyor. Bu tür yapımlardan hep hoşlanmayanlar için başta izlemesi zor gözükse de, izlemesi emek isteyen ve sonunda sizi duygu olarak çok başka diyarlara götürebilecek oldukça kaliteli bir yapım. Hatta hissettirdikleri ile çokça Dark, Black Mirror, The Leftovers gibi dizileri anımsattığını da söyleyeyim.

White Tiger (Netflix)

Sinemanın temel propaganda amaçlarından biri izleyicisi iyi hissettirmektir. Gerçek hayatta yaşanan tüm olumsuzlukları, adaletsizlikleri birkaç saatliğine izleyicisini gerçeklerden koparıp hayal dünyasında kendini iyi hissetmesini sağlamaktır. Özellikle toplumsal adaletsizlikleri gerçek hayatında gideremeyen çoğu kişiye, kurulan kurgu dünyasında gerçek hayatta karşılarına çıkan adaletsizlikleri doğru yollarla çözebilecekleri bir dünya vaat edilip, sanal da olsa bu durumları çözdüğü bir hayal satılır. White Tiger tam da bu amaca tam tersten yaklaşıp, binlerce yılda oluşan ve kırılması kolay olmayan toplumsal adalet sisteminin böylesine naif bir anlatımla kırılmayacağı, tam tersi yaşananlarla doğru orantılı bir şiddetle çözülebileceğini gözümüze sokarak anlatıyor. “Tatlıcı” kastına mensup Balram Halwai (Adarsh Gourav) adlı bir girişimcinin ait olduğu alt sınıftan çıkıp, nasıl zengin olduğunun öyküsünü birinci ağızdan izliyoruz. Klasik Bollywood sinemasının neşeli, hayat dolu, umut dolu Hintli tasvirinin aksine, White Tiger’da filmde de sıkça geçen aydınlık ve karanlık Hindistan metaforu ile Hindistan’ın karanlık tarafına yoğunlaşıyor. Filmde hiç bir karakter ne pür-i pak temiz, ne de saf kötücül değil. Hepsi binlerce yılda oluşan kast sistemi denilen bu amansız sistemdeki yerlerini korumak adına kendilerince doğruları yapan ve kendini temiz sanan insanlar. Tek bir ortak noktaları var hepsinin, hayatta bir şekilde kalabilmek.  Yalnız Balram’ı diğerlerinden ayıran tek özelliği, kendini ve kastındaki tüm insanları kafeste bekletilen ve kesilecekleri zaman bekleyen horozlara benzetip, neden kafeslerinden kaçmayı düşünmedikleri üzerine kafa yorması ve  yaşadığı adaletsizlikler ile kendi varoluşsal aydınlanmasını yaşamasıdır. Tabi bu aydınlanma ve sonrası klasik hollywood anlatısındaki gibi güle oynaya olmuyor, tam tersi “karanlık” Hindistan tabirine uyarlacısına oldukça karanlık oluyor.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s